|
|||
![]() |
ORUCUM BOZULDU MU? | ||
Hulusi Serezli | |||
hserezli@gmail.com | |||
ORUCUM BOZULDU MU? İlk Oruç tutmaya başladığım zamanlardı. 9-10 Yaşında ancak vardım. İlkokul 3. ncü sınıfta okuyordum. Ramazan ayı uzun yaz günlerine denk gelmişti. Sanıyorum mayıs ayının son gönleri idi. Hava sıcak, günler uzundu. Oruç tutmakta oldukça zorlanıyordum. O yıllarda Zile’de içme suyu şebekesi yoktu. Hiçbir evde buzdolabı bulunmuyordu. Daha çok kuyu suyu kullanıyorduk. Kislik Mahallesi’ndeki evimizde üç tane kuyu vardı. Ama hiçbiri Meydanlık mevkiinde bulunan bağımızın kuyu suyundan soğuk değildi. O buz gibi olurdu. O gün öğleden sonra hava çok sıcaktı. Sıcaktan dilim damağım birbirine yapışmıştı. Açlık değil ama susuzluk iyice zorlamaya başlamıştı. Top atılmasına daha çok saatler vardı. Bağa gidip su getirmeye karar verdim. Hem ev halkına soğuk su ile oruç açtıracak hem de vakit geçirecektim. Koca iki bakır güğümü eşeğe yükledim. Meydanlık bağlarının yolunu tuttum. Giderken sağanak bir yağmur başladı. Bağa gelince de durdu. Eşeği bağladım. Bağda gezmeye başladım. Kirazlar düğme gibi olmuş, nişan düşmeye başlamıştı. Heyecanla bağın alt başındaki ”Laley” kiraza koştum. O ağacın kirazları her zaman erken olurdu. Daha yanına gelmeden uzaktan yaprakları arasından kırmızı, kiraz tanelerini gördüm. Yarısı olmuş, yarısı ala kirazları heyecanla toplamaya başladım. Bir taraftan da kiraz tanelerini seyrediyordum. Az önce yağan yağmurdan kalan damlalar kiraz tanelerinin altında birikmiş, onları daha iri ve daha cazibeli gösteriyordu. O kadar güzel, o kadar albenili görülüyordu ki. Topladığım her taneyi elimdeki sepete koyarken onu yememek için kendimi zor tutuyordum. Şeytan kanıma girmişti. Sonunda bir tane yesem acaba orucum bozulur mu? Diye düşünmeye başladım. Uzandığım her tane direncimi biraz daha kırıyordu. Susuzluğun etkisi ile yavaş, yavaş gevşemeye başlamıştım. Sonunda dayanamadım. Hem bir kirazdan ne olacaktı ki. En kışkırtıcı olan birini ağzıma atıverdim. Daha yutmamıştım bile. O anda beni bir pişmanlık aldı. Hemen tükürdüm. Ne yapmıştım. Orucu bozmuştum. Suçluluk duygusu içimi kemirmeye başlamıştı. Acele ile ağaçtan indim. Kuyunun başına gittim. Güğümleri doldurup eşeğe yükledim. Eşeğin sırtında eve giderken sıkıntım daha fazlalaşıyor. Sanki suçlusu o imiş gibi elimdeki sopayı eşeğe vuruyor, hırsımı ondan almaya çalışıyordum. Ne yapmıştım. Annemin babamın yüzüne nasıl bakacaktım. Orucu yediğimi nasıl söyleyecektim. Bu karmaşık düşüncelerle eve geldim. Güğümleri indirip, getirdiğim suyu hayatın köşesinde yere gömülü su küpüne boşalttım. Annem iftar için yemek hazırlıyordu. Uzattığım küçük sepetin dibindeki iki avuç kirazı görünce: — Kirazlar Olmuş mu? Su diye gittin. İftarlık kiraz getirdin. Aferin benim oğluma. — Oruç ağız gittin. Baban çok sevinecek. Dedi Annemin her övgü sözü üzüntümü daha artırıyordu. Yediğim kiraz boğazımda düğümlenmişti. — Anne yalnız… Ben… Dedim. Sonunu getiremiyordum. Ben söyleyemeyince annem bir şey olduğunu anladı. Karşıma oturdu. — Söyle bakalım ne oldu. Senin bir derdin var. Hadi anlat bana dedi. Sesi o kadar sevecen ve yumuşaktı ki bana cesaret vermişti. — Anne… toplarken kirazlardan birini… Yedim. Ama hemen çıkarıp tükürdüm. Sadece suyu kaçtı boğazıma. Orucum bozulmuş mudur? Başımı yerden kaldıramıyordum. Annem bir an sustu. Sonra — Ben bilmem. Akşam baban gelince ona soralım. Dedi. Sustu. Başka bir şey söylemedi. Zaten evde her zaman son sözü babam söylerdi. İftar zamanına kadar oturduğum masanın başından kalkamadım. Güya ders çalışıyordum. Oysaki her gün kaleye bakan pencerenin önüne oturur topun atılışını bekler. Herkese ben haber verirdim. Aklım oruçta idi. Babam top atılmadan biraz önce eve geldi. Hemen Sofraya oturduk. Annem bağdan topladığım kirazları özellikle babamın önüne koymuştu. — Bak babası oğlun bağa gitti. Sana iftarlık soğuk su ile kiraz getirdi. Dedi. — Heyecandan babama bakıyordum. Su dolu bardağı aldı. İki yudum içtikten sonra — Ohhh… Aslan oğlum eline sağlık. Nasıl da susamıştım. Buz gibi dedi. Ben hiç ses çıkaramıyor. Sessizliğimi koruyor. Bir annemin bir babamın yüzüne bakıyordum. Annem; — Yalnız… Efendi... Dedi
Annem. Babama "Efendi" diye hitap ederdi — Hulusi sana bir şey soracak. Soramıyor. Kiraz toplarken bir tanesini yemiş. Ama hemen tükürüp çıkarmış ağzından. Orucum bozulmuş mudur? Diyor. Yüzüme baktı. Babam güldü. Sıkıntımı anlamıştı. — Yok. Yok. Bozulmamıştır. Bir şey olmamıştır. Hatta daha güzel olmuştur. Dedi. Hala durgun olduğumu görünce sırtıma sefkatle vurarak tekrarladı. — Hadi, hadi rahat ol. Orucuna bir şey olmadı. Sen bugün iki oruç birden tutmuş oldun. Dedi.
Babamın sevecen sözleri beni rahatlatmıştı. Saatler boyu süren sıkıntılarım bir anda son ermişti. Artık gönül rahatlığı ile orucumu açabilirdim. Bardaktaki suyu yudumlarken İçimden: — Bizim bağın suyu da hakikaten soğuk oluyor. Diye geçiriyordum. Saatlerdir bekleyen su ısınmak yerine sanki birden soğumuştu. Yine o uzun Ramazan günlerini yaşıyoruz. Çocuk iken yaşadığım bu hikâyeyi sizlerle paylaşmak istedim. Bu vesilesi ile Ramazan ayınızın mübarek olmasını diliyor, Annemi ve babamı şükranla anıyorum. Nur içinde yatsınlar. 17.09.2009-Zile Hulûsi SEREZLİ |
|||
Etiketler: ORUCUM, BOZULDU, MU?, |
|